Türk Toraks Derneği, Akciğer Kanseri Çalışma Grubu Başkanı ve Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tuncay Göksel, dünyada ve ülkemizde en sık görülen ve en öldürücü kanserin, akciğer kanseri olduğunu belirterek, “Akciğer kanseri tüm kanser ölümlerinin beşte birinden sorumludur. Akciğer kanserinin en önemli nedeni sigaradır. Asbest, radon gazı ve hava kirliliği diğer önemli risk faktörleridir. Akciğer kanseri önlenebilir bir hastalıktır. Önlemenin en etkili yolu sigara içmemektir” dedi.
Prof. Dr. Tuncay Göksel, “17 Kasım Dünya Akciğer Kanseri Günü” öncesinde akciğer kanserine ve tedavisine dikkat çekti. Prof. Dr. Tuncay Göksel, “Akciğer kanserini küçük hücreli dışı (KHDAK) ve küçük hücreli (KHAK) olarak kabaca ikiye ayırabiliriz. Yüzde 75-80 oranında daha sık rastlanan grup olan KHDAK’in alt grupları skuamöz, adeno ve büyük hücrelidir. KHDAK erken evrelerinde cerrahi tercih edilen yaklaşım iken, lokal olarak ilerlemiş ve cerrahiye uygun olmayan hastalarda radyoterapi kemoterapi kombinasyonu etkili tedavi yöntemidir. Tümörün akciğer dışına yayıldığı ileri evrede standart tedavi yaklaşımı kemoterapidir” diye konuştu.
YENİ TEDAVİ YÖNTEMLERİ
Akciğer kanserinde umut veren yeni tedavi yöntemleri geliştirme çalışmalarının hızla devam ettiğini söyleyen Prof. Dr. Tuncay Göksel, “Genetik alandaki gelişmeler akciğer kanserine neden olan genetik mutasyonların saptanır hale gelmesine yol açmıştır. Bu genetik mutasyonları susturan hedefe yönelik tedaviler tedavide yeni bir çığır açmıştır. Henüz tüm hastalık gruplarını kapsamayan bu tedavilerde araştırmalar hızla devam etmektedir. Şu an için EGFR, ALK ve ROS1 mutasyonlarına yönelik etkili ilaçlar geliştirilmiştir. Amaç tüm hastalarda tümör neden olan mutasyonların belirlenebilmesi ve bunlara yönelik çok daha etkili tedavilerin geliştirilmesidir” diye konuştu.
KANSER AŞILARI
Prof. Dr. Tuncay Göksel, “Akciğer kanseri tedavisinde diğer önemli bir gelişme vücudumuzdaki savaşçı beyaz kan hücrelerinin kanserle savaşmasını sağlayacak yeni yöntemler geliştirilmesidir. Aslında beyaz kan hücreleri kanserleşmeye eğilimli hücreleri hemen tanımakta ve onları yok etmektedir. Ama bazı kişilerde kanserleşmeye eğilimli hücreler kendilerini beyaz kan hücrelerinden saklamayı öğrenmektedirler. Bunu sentezledikleri bir takım proteinlerin beyaz kan hücrelerinin kendilerini tanıyacak reseptörlerini kapatarak gerçekleştirmektedirler. Geliştirilen bir takım antikorlar bu proteinlere hedef alıp, tümör hücrelerinin saklanmasını önlemeyi amaçlamaktadır. Diğer bir bağışıklık sistemin harekete geçiren tedavi yöntemi kanser aşılarıdır. Kanser hücrelerinde yer alan bazı maddelerle hazırlanan bu aşılar beyaz kan hücrelerinin kansere saldırmasını hedeflemektedir. Bu konudaki çalışmaları halen devam etmektedir” dedi.