Özel İzmir Gazi Hastanesi Üroloji Uzmanı Op. Dr. E. Aziz Peker, erkekte cinsel işlev bozukluğu ve tedavisi hakkında bilgiler verdi.
Cinsel işlev bozukluğunun erkeklerde erektil disfonksiyon ya da sıklıkla empotans kavramıyla anlatıldığını belirten Op. Dr. E. Aziz Peker,” agelmiştir. Potens, kavramsal bağlamda, bir yeterliliği, hazır oluşu; empotans ise, yetersizliği, yokluğu düşündürür. Buradan hareketle erektil disfonksiyon ya da empotans deyimleri, Türkçede erkekte cinsel işlev yetersizliği/bozukluğu olarak ifade edilir” dedi.
“Günlük yaşamda sorun, cinsel işlev yetersizliğinin kalıcı olup olmadığı, yeniden işlevsel güce kavuşulup kavuşulamayacağı noktasında düğümlenir” diyen Op. Dr. Aziz Peker, “ Cinsel işlevi, genel bağlamda, erkeğin girdiği herhangi bir cinsel ilişkideki bedensel duyumlar, bu duyumlar sonucu yerine getirdiği işlevler olarak tanımlayabiliriz. Bu anlamda, bireye özgü dinamik bir süreçtir hep. Etkilere açıktır, etkilerle güçlenir ya da güçsüzleşir” diye konuştu.
Potensin/gücün ne denli aktif hale geçeceğini, organik yapının yanında çeşitli uyaranlar, eşin özellikleri, isteklilik, heyecanlanma düzeyi, ortam, ruhsal iklim, hattâ çağın popüler değerlerinin belirlediğini söyleyen Op. Dr. Aziz Peker, Saydığımız uyaranlar, üç ana etmenin; fizyolojik, psikolojik, kültürel etmenlerin yapılarında kümelenirler. Cinsel davranış, fizyolojik, psikolojik ve kültürel etkenler ağıdır, denilebilir. Ortaya çıkan sorunun da bu çerçevede düşünülüp incelenmesi zorunluluğu vardır. Çok sıkı ilişki içinde bulunan bu etmenler üçlüsünün birbiriyle uyumu, ayrıca yapısal sağlık ve sağlamlıkları büyük önem taşır” şeklinde konuştu.
“Fizyolojik dalda orta ve ileri yaşlarda ortaya çıkan diyabet, hipertansiyon hastalıkları gibi vücudun damar yapısını bozan hastalıkların baştan önleri kesilmeli ya da oluşmuşlarsa tedavileri üzerinde ısrarla durulmalıdır” diyen Op. Dr. Aziz Peker, “ Bunlara psikolojik sorunların ekleneceği bilinmelidir. Genç yaşlarda görülen cinsel işlev bozukluğunun arkasında ise, genelde psikolojik ve kültürel kökenli mitler yatar. Cinsel mitler, yani cinsel konularda doğru olduğu düşünülen, çoğu zaman abartılı, yanlış, bilimsel değeri bulunmayan inanışlardır. İçine doğulan toplum, zaman yitirmeksizin insanı cinsellik konusunda biçimlendirmeye, kendi inanışlarını ona benimsetmeye çalışır. Azımsanmayacak ölçüde başarır da. Oysa cinsel bilgi eksikliği, kişiyi yanlış yollara, kaynaklara yönlendirebilir. Zihni bulandırıp çıkmaza sokabilir. “Erkek her zaman cinsel ilişkiyi ister ve hazır olmalıdır, hayır diyemez" inanışını buna örnek verebiliriz. Bu inanış, erkeği baskı altında tutup sertleşme sorunu yaratabilir. Neden bilinmeyince sorun derinleşir, kökleşir, insanı çıkmaza sokar. Çoğu sorunlar doğru bilgilenme ve zihinsel/düşünsel aydınlanma ile kendiliğinden çözülebilir. Günümüz ürolojisinde bu tür sorunlara ilaç ve cerrahi işlemle yardımcı olunabiliyor. Son 20 yıl içinde bu konuda olumlu, devrimsel yeniliklerin, gelişmelerin olduğu gözden kaçırılmamalıdır” dedi