İşitme insanın sahip olduğu duyular arasında en önemlilerindendir. Ege Sante Tıp Merkezi’nden KBB Uzmanı Prof. Dr. Ataman Güneri, “ Çevrenin fark edilmesi, günlük yaşamdaki insani ilişkilerin devamlılığı işitme duyusu üzerine kurgulanır. İşitmenin kaybı her dönemde görme duyusu kaybından daha fazla rahatsızlık verir. Eğer kişi doğumsal nedenlerle iki taraflı ağır işitme kaybı ile yaşama başladıysa, konuşmayı öğrenebilme yeteneğini de kazanamaz. Bu nedenle daha ağır malüliyetlerin engellenmesi için işitmenin varlığı yeni doğan çağında araştırılmalıdır.’’ dedi.
2 yaş önemli
Toplumda bazı doğum öncesi, doğum sırası ve erken doğum sonrası bebeklik çağında ortaya çıkan nedenler ile ağır işitme kayıpları görülebilir. Yeni doğan işitme testleri ile bu özelliği ortaya çıkarılan bebekler 1-3 yaş dönmeleri arasında işitme duyusuna kavuşturulmalıdır. Bunun yapılamadığı hallerde çocuk daha sonra işitebilir hale gelse de, konuşmayı düzgün olarak öğrenemeyecektir. Ya da düzgün konuşabilen bir kişi işitmesini ilerleyen yaşlarda tam kaybedecek olursa, konuşma yeteneği zamanla bozulacaktır. Kelimelerin ve cümlelerin yapısında bir takım telaffuz değişiklikleri ile konuşma daha anlaşılmaz hale gelecektir. Anne karnında genetik yolla geçen kalıtımsal hastalıklar, annenin ya da çocuğun enfeksiyon ya da toksik nedenlerle geçirdiği hastalıklar, doğum sırasındaki zorlanmalar, yeni doğan bebeklik sarılığının uzun süre devam etmesi ya da doğum sonrası erken bebeklik dönemlerinde geçirilen virütik hastalıklar tek kulakta ya da iki kulakta işitme kayıplarına yol açabilir. İşitme kaybı iç kulak tipindeyse ve işitme kaybı dıştan konuşma sesini algılamaya yeterli olamayacak ise çocuk duyamadığı için doğuştan özürlü durumundadır. Çocuğun sağlıklı konuşmayı öğrenebilmesi için işitmenin 2 yaşına kadar yeterli duyma seviyesine kavuşturulması gerekir. Bu yüzden yeni doğan işitme testleri çok önemlidir. İşitme ile ilgili araştırmalar sonucu tanı kesinleştiğinde iç kulak ya da beyin sapına yerleştirilen implantlar ile işitme duyusu yeniden kazandırılabilir. İşitme kazandırıldıktan sonra çocuğun çeşitli konuşma eğitimlerine alınarak ilkokul çağına kadar konuşmayı kazanması sağlanabilir” dedi.
YETİŞKİNDE İYİLEŞTİRME ŞANSI OLAN İŞİTME KAYIPLARI
KBB hastalıklarındaki işitme kayıplarının her zaman doğumsal, çocukluk çağına ait ya da enfeksiyonlarla ilgili oluşmayabileceğini belirten Prof. Dr. Ataman Güneri, “ Genç erişkinlerde özellikle kadınlarda daha sık gördüğümüz, ülkemizde batı Anadolu ve akdeniz kuşağında daha sık rastlanan otoskleroz olarak adlandırdığımız bir hastalık vardır. Bu iç kulak kemik kapsülünün dalgalı ve ilerleyici bir hastalığıdır. Otoskleroz genç annelerde, genç hamilelerde 30’lu yaşlar ile başlayan ve yıllar içerisinde artarak kulakta uğultu hissi ve işitme kaybıyla kendini gösteren bir hastalıktır. Yapılacak muayene ve tetkikler sonrası tedavi planlanır. Pek çok değişik nedenlerle ilişkili olabilecek, bir enzimatik fonksiyon bozukluğunun getirdiği iç kulak kemik kapsülünün yumuşayıp yeniden kemikleşmesiyle ortaya çıkan bir hastalık formudur. Aktif dönemde yıkıma uğrayan kemik dokusundan açığa çıkan enzimler iç kulağa geçer ise, iç kulak türü bir işitme kaybı yapmaktadır. Eğer hastalık orta kulak üzengi kemikçiği ile iç kulak penceresi arasındaki eklemi çalışmaz hale getirirse, ses dalgası yeterince iç kulağa ulaşamadığı için orta kulak nedenli bir işitme kaybına yol açmaktadır. Hastalık iç kulak kemik kapsülünde tuttuğu yere ve yaygınlığına göre değişik işitme kayıplarıyla karşımıza çıkabilir. Eğer işitme kaybı iç kulak hasarı ile ortaya çıktıysa tedavisi cerrahi olarak mümkün olamamakta ve işitme cihazı desteği ile işitme arttırabilmektedir. Orta kulak tutulumlu bir işitme kaybı ile seyreden otoskleroz hastalığında, yapılan odiolojik testlerin yönlendirmesi ile tedavi sürecine geçilmelidir. Bu aşamada önerimiz cerrahi tedavidir. Kişinin sağlık durumu operasyona uygun değilse ya da kişi istemiyorsa işitme cihazı kullanımıyla işitme eksikliği giderilebilir. Ancak işitme zamanla bozulacağı ve tip değişikliğine uğrayacağı için işitme cihazının yararı giderek azalacaktır. O aşamada cerrahinin de yararı sınırlı olacaktır. Bu nedenle önerilmesi gereken geciktirilmemiş cerrahi tedavi olmalıdır.