Her yıl 1-7 nisan günlerinde, kanser hastalığı ile ilgili farkındalığı arttırmak amacı ile Bir hafta süren etkinlikler yapılmaktadır. Eskiden, kanserin zengin, batılı ve sanayileşmiş Ülke insanlarına özgü bir hastalık Olduğu düşünülürdü. Günümüzde, Uluslararası Kanser Araştırmaları gibi güvenilir kuruluşların yapmış olduğu istatistiki çalışmalar, bu düşüncenin yanlışlığını ortaya koymuştur. Artık Dünya kanser yükünün büyük kısmını az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler taşımaktadır
Her yıl 9 milyon yeni tanı ve bir o kadar da bu hastalık nedenli ölüm düşünülüp, önümüzdeki 20 yılda da bu sayıların katlanacağı hesaba katıldığında, zaten kaynakları yetersiz olan bu grup Ülkeler açısından ortaya çıkan sosyal ve tıbbi maliyet tüm çıplaklığı ile ortaya çıkmaktadır.
Vaka istatistiklerinin daha güvenilir olduğu Batı Ülkelerinin önümüzdeki yıllara yapmış olduğu projeksiyonlarda, her üç kadından birinin ve her iki erkekten birinin yaşam süreçleri içinde kanser ile karşılaşmaları beklenmektedir. Yüzde 30 ve yüzde 50 oranları artık epidemi diye adlandırılan bir tür salgın durumunu akla getirmekte ve durumun vahametini ortaya koymaktadır. Kanser vakalarının artmasının en dominant nedenleri, demografik yapıdaki değişkenlerden dünya nüfusu artışı ve yaşlı nüfus gradiyentindeki yükselmedir. Kanser ileri yaşla riski artan bir hastalıktır. Yaşam süresinin artmasına paralel olarak yaşlanmanın hücresel ve moleküler düzeyde yapmış olduğu hasarlar ve bağışıklık sistemi yetersizlikleri kanser için potansiyel bir durumoluştururken, kanser oluşturan bir çok etkene uzun yaşam nedeni ile daha fazla maruziyet de aynı kapsamda riski arttırmaktadır.
Kanser,bilindiği gibi,organizma ya da organ bütünlüğü içinde,hücreleri kontrol edilemeyen bir şekilde büyüyen kötü huylu tümörler için verilen genel bir terminolojidir ve Ülkemizde de bir çok Batı ülkesinde olduğu gibi erkeklerde en sık prostat,kadınlarda da meme kanseri görülmekte, bunları akciğer ve kalın bağırsak kanserleri takip etmektedir.
Kanserlerin büyük çoğunluğu çevresel faktörlerden kaynaklanır :Kronik enfeksiyonlar, tütün kullanımı, alkol tüketimi, obezite, çevre kirliliği, güneş kaynaklı ultroviyole ve x ışınları ve kimyasal toksik kanserojen ajanlar bir kalemde akla gelen etkenlerdir. Bugün, kanser vakalarının totalinin üçte birinin tütün kullanımı sonucu olduğunu biliyoruz ve bu tespit,kanser olgularının etiopatogenezinde fizik aktivite eksikliğinden genetiğe kadar bir çok faktör üzerinde durulurken sigara gibi önlenebilir risk etkenleri üzerinde daha fazla durulmasının nedenini açıklamaktadır.
Günümüzde ,tanı ve tedavi süreçlerindeki teknolojik gelişmeler ve erken tanı imkanları, kanseri engellenebilir ve/veya kontrol edilebilir hale getirmiştir.Ama görünür gelecekte, kanserin oluşum mekanizmalarının tamamen anlaşılması ve kansere bağlı ölümlerin bütünüyle ortadan kalkması söz konusu değildir. Ülkelerin giderek artan kanser olgularının bütçe yükleri için işbirliği yapması, Kanserden korunma için küresel anlamda sigara, alkol ve obezite ile savaş programlarının oluşturularak etkin politikaların uygulanması ve bireysel farkındalığın arttırılarak risk grupları için taramaların yapılması öncelikli stratejiler olarak görülmektedir.