Özel Sokrates Pskiyatri-Psikoterapi Tıp Merkezi’nden Uzman Psikolog Karin Karakulak Özkan kaygının kişinin dış dünyasından veya iç dünyasından gelen bir uyaranla karşılaştığında yaşadığı, bedensel, duygusal ve zihinsel tepkiler olduğunu belirterek, “Kaygıya dair şikayetlerin devamı durumunda psikiyatriste veya psikoloğa başvurmak gerekir. Böyle durumlarda tedavi iki koldan gerçekleştirilebilir. Bunlardan biri ilaç tedavisidir diğeri ise psikoterapidir.”
Normal Kaygı Faydalıdır
Normal düzeydeki bir kaygının kişi için faydalı olduğunu belirten Psikolog Özkan, “ Bu durum kişide, istek duyma, karar alma, motive olma, alınan kararları gerçekleştirebilme yani performansa dökmeye yol açar. Kaygının hiç olmaması veya aşırı derecede olması olumsuzlukla sonuçlanabilir. Kaygı hiç olmazsa, istek olmaz, motivasyon olmaz böylece performans tam anlamıyla ortaya konmaz. Bunun tersi olarak kaygı çok yüksekse, enerji verimli bir şekilde kullanılamaz, dikkat ve konsantrasyon sağlanamaz ve performans yine doğru bir şekilde ortaya konamaz.” dedi.
Kaygı ve Korku Karıştırılmamalı
Kaygı ve korku birbirine karıştırılan kavramlar olduğunu belirten Özkan, “ Bunları ayırt etmek önemlidir. Korkunun kaynağı bellidir, şiddetlidir ve kısa sürelidir. Kaygının ise, kaynağı daha belirsizdir ve daha uzun bir süreye yayılabilir. Kaygının belirtileri şöyle sıralanabilir. Zihinsel Belirtiler: Felaket yorumları içeren tüm inanç ve düşünceler, olumsuz düşünceler, kendini aşırı gözlemleme, unutkanlık, dikkatini toplamada problemler, dalgınlaşma. Diğeri ise fizyolojik belirtilerdir. Bunda da kalp atışlarında hızlanma, nefes alıp verişin hızlanması, çeşitli kaslarda gerginlik, ağız kuruluğu, terleme ya da üşüme, titreme, vücudun belli yerlerinde uyuşma, karıncalaşma, ateş basması, baş ağrısı, baş dönmesi, yüz kızarması, göğüste ağrı basınç ve sıkışma, bulantı, kusma, ishal, sık idrara çıkma, soğuk ve nemli eller, kulak çınlaması, erken- boşalma, orgazm güçlükleri gibi cinsel sorunlar. Duygusal belirtiler, gerginlik, sinirlilik, karamsarlık, korkular, endişe, panik, kontrolü yitirme hissi, güvensizlik, çaresizlik, heyecan, umutsuzluk, yetersizlik hisleri. Davranışsal belirtiler, Kaçma ve kaçınma davranışları.
Kaygının sebepleri
Psikolog Karin Karakulak Özkan kaygının sebepleri hakkında bilgiler verdi. “ Kalıtsal ve biyolojik sebepler, kişilik özellikleri: Çekingenlik, aşırı kontrolcülük, bağımlılık, güvensizlik gibi özellikler kaygı bozukluğu geliştirebilme olasılığını arttırmaktadır. Stres verici yaşam olayları yaşamış olmak veya yaşıyor olmak. Sosyal desteğinin az/yetersiz olması veya hiç olmaması, sürekli olumsuz düşünmek ve hep olumsuz sonuçları beklemek, belirsizliğe karşı tahammülsüz olmak veya çok fazla belirsizlikle karşı karşıya kalmak. Kaygı ile ilgili şikayetleri hafifletmek için bir çok şey yapılabilir. Bunlar, olumsuz, gerçek dışı düşünceler yerine, daha gerçekçi düşüncelere odaklanmaya çalışmak, kendini, vücudunu dinlememek, kaygılardan kaçmak yerine yavaş yavaş yüzleşmek, başarısızlıklardan çok başarılara odaklanmak, ulaşılabilir, gerçekçi hedefler koyabilmek, geçmiş veya gelecek yerine şimdiye odaklanmaya çalışmak, kafein içeren maddelerden uzak durmak, rahatlatıcı bazı hobiler bulmak, spor yapmak, nefes egzersizler ve gevşeme egzersizleri yapmak”