Özel İzmir Gazi Hastanesi’den Dahiliye Uzmanı Dr. Ümit Yoket “Yaz aylarında oruç nedeniyle uzun süre aç kalma ve sıcak havalar, hipertansiyon hastalarını olumsuz etkileyerek, hastalığının ilerleyişine hız kazandırır. Bu nedenle, hipertansiyon hastalarının kendi sağlıkları açısından doktorlarına danışmadan oruç tutmaları daha yararlı olacaktır” dedi.
Belirti Vermeyebilir
Hipertansiyonun belirtilerini anlamanın güç olabileceğini belirten Dr. Yoket, “ çoğu zaman belirti vermeden sinsice, yıllarca devam edebilir. Hatta bazen hiçbir belirti vermeyen ama yüksek risk taşıyan hipertansiyon vakalarına rastlanır. Ancak vakaların küçük bir kısmında, ilk zamanlarda belli belirsiz baş ağrısı, baş dönmesi nöbetleri, zaman zaman burun kanamaları gibi belirtiler olabilir. Güneş altında uzun zaman geçiren, stresi yüksek ortamlarda bulunan, aşırı tuz kullanımı olan, fazla kilosu bulunan şeker hastalığı olan kişilerde belirtiler daha ileri seviyede olabilir.” dedi.
Güncel yaşamda özellikle son yıllarda iç hastalıkları uzmanı olarak, hekimlik pratiğinden edindiği gözlemleri anlatan Dr. Yoket, şunları söyledi. “ Özellikle Ege bölgesi gibi sıcak bir yaz ikliminin yaşandığı ve hipertansiyon hastası olduğunu bilerek tansiyon ilaçlarını ve tuzsuz rejim diyetini düzgün uygulayan, tansiyon düzeyi kontrol altında olan bilinçli hasta kesiminde Mayıs sonu Haziran ortalarından itibaren ortaya çıkan halsizlik, baş dönmesi, isteksizlik, uyku hali gibi hemen her konuda performans düşüklüğü yakınmaları gösteren bir tablo yaşanmaktadır. Aslında tansiyonu ilaç ve diyetle kontrol altında olan bireylerin hipotansiyon yani tansiyon düşüklüğü yaşadıkları ama gerek bireyin kendisi tarafından gerekse hekimi tarafından çoğu zaman gözden kaçarak farklı yorum ve araştırmalara yol açabilecek bir durum. Aslında bilinçli hasta kesimi bu tabloyu düzenli tansiyon ölçümleri kaydı ile geldiğinde, tanıyı bizzat biz hekimlere sunmuş oluyor.
Başka hastalığın habercisi olabilir
Bu hastalarda adeta gizli bir tansiyon düşüklüğü(hipotansiyon) mevcut olabilir. Bu anlamda seri ve düzenli tansiyon ölçümleri ile bu sonuca ulaşırsak çözüm kolaylaşıyor. Bu yakınmalar tabii ki başka birçok hastalığın göstergesi olabilir. İşte hekimlik dikkati, tecrübesi ve gözlemi burada önem kazanıyor. Bu yakınmalarla gelen hastalarımızın yine de diğer ayırıcı tanı değerindeki klinik değerlendirmelerini, laboratuvar bulgularını gözden geçirildikten sonra varsa tansiyon ölçümlerini değerlendirilerek, yoksa bir haftalık süregelen tedavi ve diyet rejimi altında tansiyon ölçüm sonuçlarını gözlemleyerek hipotansif olduklarınına kanaat getirirlerse yeni tedavi uygulanmalıdır. Ancak kesinlikle vurgulamak istediğim şey hasta bilinçli, tuzsuz diyetini uyguluyor, ilaçlarını düzgün kullanıyorsa bu uyarılar geçerlidir. Buda genelde hipertansif hastaların üçte birine tekabül ediyor. Tansiyon hastası olduğunu bilmeyen, tuzsuz diyetini uygulamayan, ilaçlarını düzenli kullanmayan bu nedenlerle tansiyonu kontrol altına alınamayan kişiler bu değerlendirmenin kesinlikle ve kesinlikle dışındadır.